Hakkımızda
Yokluğun, yorgunluğun, dostluğun, seksek ve yakar topun, suyun dahi tadının olduğu, henüz renklerin olmadığı zamanlarda… Asitli içecekler yerine ısırganotu sularının içildiği, somunlar yerine tandır ekmeğinin pişirildiği, ilaçsız, antibiyotiksiz toprak bir köy evine doğdum. Çok küçük yaşta başlayan doğal ve ilaçsız yaşam serüvenim üniversite yıllarımda da devam etti.
Bir süre soğuk şehir yaşantısını ardımda bırakıp Karadeniz yaylalarında büyükbaş hayvan çobanlığı yapmaya başladım. Çobanlığım boyunca vakit geçirdiğim 80 yaş üstü yayla arkadaşlarımı bu denli dinç kılan şeyin kimyasaldan uzak, doğal ve bitkisel yaşam olduğunu bir kere daha müşahade ettim.
Çobanlık sürecim boyunca tükettiğim ata tohumu besinler ve kimyasalsız yaşam bende yeniden bir uyanış başlattı. Ekinlerin ve neslin ifsadı için durmaksızın çalışan gürühlar karşısında, “bütün uyuyanları uyandırabilecek bir uyanık da ben olmalıyım” diyerek eski toprağı şehre yeniden taşımak niyetiyle yola koyuldum.
Ömrü boyunca tek bir ağrı kesici dahi tüketmemiş biri olarak, tecrübelerim ve aldığım eğitimlerle
“Allah hastalığı da şifayı da yarattı ve her dert için bir derman yarattı. Tedavi olunuz. Lakin haramla tedavi olmayınız” (Ebu Davud C.4. H.No:3874)
hadis-i şerifi ışığında evrendeki her şeyin insana hizmet için yaratıldığını bilerek, doğal ve helal yollarla şifa vesilesi olacak formüller geliştirdim.
Yıllar süren arge sürecim güvenilir ham maddeye ulaşmamla nihayet buldu. Ürünlerimi Müslüman bir tüccar hassasiyetiyle, her daim zarafet yanlısı olarak sunmaya başladım.
Üretim ve paketleme süreci de dahil olmak üzere, verdiğim hizmette en iyi olmak ve müşteri dostlarıma en kalitelisini sunabilmek adına ektiğim tohumlar yeşererek “bi dünya mutlu müşteri” oldu…
Yaptığım her işte önce muhabbet, sonra ticaret diyerek, işin buralara kadar gelebileceği ihtimalini de hiç düşünmeden; ahir zamanda Müslüman bir hanım tüccar oluverdim…
An itibariyle misvak hatun sınırları içerisindesiniz. Sevgilerimle